Kadın Cinsel Fonksiyon Bozukluğu Nedir?

  • Ana Sayfa
  • Kadın Cinsel Fonksiyon Bozukluğu Nedir?

Seksüel disfonksiyon veya cinsel işlev bozukluğu hem kadın hem erkekleri yoğun olarak etkileyen bir problemdir. Dünya Sağlık Örgütü'nün tanımına göre cinsel sağlık; kişilik, iletişim ve aşkı arttıran yollarla cinsel varoluşun bedensel, duygusal, entellektüel ve sosyal yönlerinin bir bütünleşmesidir. Cinsellikle ilgili sorunlar bu bütünlüğün bozulmasına yol açarak, bireylerin ruhsal ve sosyal sorunlar yaşamasına sebep olur. Cinsel ilişki; iki insanın biyolojik, ruhsal ve sosyal yönleriyle yaşadıkları birleşmedir. Bu birleşmenin belirli bir tek şekli ve kuralı olmadığı gibi taraflar birbirine ve çevreye zarar vermedikleri ve doyuma ulaştıkları sürece nasıl ve ne kadar cinsel aktivite de bulanacaklarına kendileri karar verir. Bu yazıda kadınlarda görülen cinsel işlev bozukluklarının nedenleri, belirtileri, tanı ve tedavisiyle ilgili merak edilen sorulara cevap bulacaksınız.

KADINDA CİNSEL AKTİVİTE NASIL GERÇEKLEŞİR?

Kadında fiziksel ve psikolojik uyarılma sonucu beyindeki bazı merkezler harekete geçer. Beyinden klitoris (bızır) ve diğer cinsel organlara gelen emir sonucu alınan uyarı cinsel tepkiye dönüşür. Yani kadın cinsel ilişkiye beyniyle katılır ve bunun için psikolojik hazırlığı da büyük önem taşır. Cinsel aktivite 4 aşamada gerçekleşir:

  1. Cinsel İstek Fazı (Libido)
  2. Cinsel Uyarılma Fazı
  3. Orgazm Fazı
  4. Rezolüsyon (Çözülme/Gevşeme) Fazı

Her bir fazda çeşitli değişiklikler olur ve cinsel aktivite tamamlanır.

CİNSEL İSTEK FAZI (LİBİDO)

Cinsel isteğin oluştuğu safhadır. Karşı cinse psikolojik ilgi ve istek oluşur. Kadın bir yandan geçmiş cinsel deneyimleri ve fantezilerle psikolojik uyarı sağlar. Bu faz birkaç dakikadan, birkaç saate kadar sürebilir.

UYARILMA FAZI

Fiziksel ve psikolojik uyarılma söz konusudur. Kadın uyarıldığında vajina (hazne) ve diğer cinsel organlarda kan dolaşımı artar ve vajina ıslanır. Vajinanın 1/3 alt kısmı daralırken 2/3'lük alt kısmı uzar ve genişler. Uterus (rahim) yukarı yükselir. Vajina ve uterustaki bu değişikliğin spermin geçişini kolaylaştırdığı düşünülmektedir. Klitoris, erkekteki penise benzer şekilde sertleşir. Göğüsler genişler ve meme ucu sertleşir. Kalp hızı ve kan basıncı artar, kaslar daha duyarlı hale gelir. Sinir sisteminin etkisiyle damarların genişlemesine bağlı olarak yanak, boyun, göğüs ve karın üst bölgesinde kızarıklıklar oluşur. Cinsel salgılarda, nabız ve tansiyonda artış olur. Solunum hızlanır, kaslar gerilir.

ORGAZM FAZI

Orgazm cinsel heyecanın en üst düzeyidir. Fiziksel livarının yanı sıra erotik düşüncelerde orgazma ulaşmayı kolaylaştırır. Kas ve sinirlerde oluşan ani gerilim boşalır ve ardından tüm vücudu saran bir dizi kasılma nöbeti oluşur. Klitoris, vajina, uterus, anüs ve alt karın kaslarında kuvvetli kasılmalar olur. Cinsel bölgedeki kasların yanı sıra sırt, yüz, boyun ve bacak kaslarınıda içine alan bu ritmik kasılmaların sayısı 5–12 arasında değişir. Ortalama orgazm süresi 19 saniyedir. Cinsel aktivite boyunca giderek artan solunum, kalp hızı ve kan basıncının en yüksek olduğu aşama, orgazm fazıdır.

REZOLÜSYON (ÇÖZÜLME/GEVŞEME) FAZI

Yoğun bir terlemenin ardından vücut cinsel aktiviteden önceki haline döner. Cinsel organlara dolan kan hızla boşalır, salgılar azalır, klitoris normal şekline ve uterus normal pozisyonuna geri döner. Meme başlarındaki sertleşme kaybolur ve göğüsler küçülür. Cinsel kızarıklıklar geçer, kalp solunum ve kan basıncı normalleşir. Gevşeme ve rahatlama nedeniyle mutluluk hissi oluşur. Yeterli ve sürekli cinsel uyarının sağlanması halinde kadınlar üst üste defalarca orgazm olabilirler. Her cinsel ilişki orgazmla sonuçlanmayabilir. Cinsel aktivitede başarının göstergesi, orgazma ulaşmadan öte cinsel doyumun sağlanmasıdır. Ortam koşullarının uygunluğu, iyi bir partner, yeterli fiziksel ve psikolojik uyarılma ve kendine güven cinsel aktivitede başarının vazgeçilmez koşullarıdır.

KADIN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞU NEDİR?

  • Kadında cinsel işlev bozukluğu:
  • Cinsel istek bozuklukları (hipoaktif cinsel istek, tiksinti),
  • Uyarılma bozuklukları,
  • Sübjektif cinsel uyarılma bozukluğu,
  • Genital uyarılma bozukluğu,
  • Kombine uyarılma bozukluğu,
  • Persistan uyarılma bozukluğu,
  • Orgazm bozuklukları,
  • Ağrılı Cinsel İlişki (Disparoni),
  • Vajinismus,
  • Cinsel aversiyon (tiksinti) bozuklukları,
  • Non-koitalgenital ağrı bozukluğu şeklinde sınıflandırılır.

CİNSEL İSTEK BOZUKLUKLARI

Cinsel isteğin azlığı/yokluğu hatta cinsellikten tiksinme şeklinde görülebilir. Organik ve psikolojik nedenlerle oluşabilir. Cinsel aktiviteye veya fantezilere karşı isteksizlik/ilgisizlik vardır. Cinsel isteksizlik kadınlarda daha sık görülmektedir. Yapılan çalışmalar erkeklerdeki cinsel isteksizliğin % 15, kadınlardaki oranın ise % 35'e vardığını göstermiştir. Kadın, hayatı boyunca hiç tatmin olmamıştır ya da cinselliğe olan ilgisi sonradan azalmıştır. Bu problemi yaşayan kadınlar çok zor ve nadiren orgazm olurlar. Cinsel isteksizliğin nedenleri arasında; cinsel organlara veya hormonal dengeye ait bozukluklar, bazı ilaçlar, olumsuz cinsel deneyimler, kendine güvensizlik, partnerle cinsellik dışında olumlu paylaşım yaşayamama yoğun stres ve depresyon sayılabilir. Cinsel tiksintiler ise cinsel aktiviteye, cinsel organlara ya da sıvılara karşı olabilir. Sebepleri arasında çocukluktaki gelişme dönemlerine ait takıntılar, yanlış-yetersiz cinsel bilgiler, tecavüze veya travmaya maruz kalma, partnerin uygunsuz ve taciz edici yaklaşımları, cinselliğe karşı korku ve endişe sayılabilir. Çiftler birbirlerine cinsel istek ve tercihlerini iletebilmeli, sabırlı ve anlayışlı olmalı, cinsellik dışında da uyumlu bir birliktelik sağlanmalı yani aynı zamanda iki iyi arkadaş olmalıdırlar. İstek bozukluğunun devam etmesi halinde sağlık ekibine başvurmalı ve tıbbi yardım alınmalıdır.

CİNSEL UYARI BOZUKLUKLARI

Uyarılma bozukluğu yaşayan kadınlarda ön sevişme ve cinsel ilişki boyunca zevk almaya yetecek kadar uyarı oluşmaz. Uyarılamama nedeniyle gerekli biyolojik dengeler sağlanamaz ve klitoris sertleşmesi, vajina ıslaklığı, cinsel haz ve orgazm zorlaşır. Kadınlar bu şekilde de ilişkiye girebilir, fakat vajinal ıslaklık yeterli olmadığı için tahriş sonucu ağrı ve yanma meydana gelir. Sebepler arasında sistemik hastalıklar (diyabet gibi), hormonal problemler, menopoz, ilaç kullanımı, cerrahi girişimler sonucu ortaya çıkabilen sinir zedelenmeleri ve partnere ya da sekse karşı isteksizlik sayılabilir.

CİNSEL AĞRI BOZUKLUKLARI

Tıp dilinde "disparoni " olarak tanımlanır ve cinsel ilişki sırasında ağrı duyulması anlamama gelir. Kadınlarda cinsel organlara yönelik cerrahi girişimlerden sonra % 30 oranında ağrı bozukluğu gelişmekte ve bu şikayetle kliniğe başvuran kadınların % 40' ında üreme organlarına ait tıbbi problem saptanmakladır. Partnerle ilişkide uyumsuzluk da psikolojik kökenli ağrı bozukluğuna neden olabilmekledir. Ağrı bozukluğu ile kliniğe başvuran kadınların yarısında, vajinismusa da rastlanmaktadır. Vajinismus, vajinanın 1/3 dış kısmının cinsel ilişki aşamasında istemsiz olarak kasılması ve penisin girişine engel olmasıdır. Travma, tecavüz ve geçirilen cerrahi girişimler sonucu gelişebilir. Bunun dışında kızlık zarı kalıntıları, doğum sırasında açılan ve dikiş atılan bölgede oluşan dokular cinsel organlara ve cinsel salgı bezlerine ait iltihaplı hastalıklar ve menopozdaki vajinal değişiklikler nedeniyle de oluşabilir. Vajinismus sıklıkla psikolojik nedenlerle veya yetiştirilme koşullarına bağlı olarak da karşımıza çıkmaktadır. Anne-Baba ilişkilerinin bozuk oluşu, annenin fazla pasif, babanın tehditkar veya saldırgan oluşu, ilk ilişkide çok ağrı çekileceğinin anlatılması, cinselliğin kadın açısından kötü bir şey veya sırf katlanılması gereken bir görev olarak gösterilmesi, vajinaya zarar geleceği endişesi, kendine güvensizlik ve suçluluk duygusu vajinismusa yol açan etkenlerdendir. Tıbbi tedavi, psikoterapi ve cinsel terapi görülmesini gerektirir.

ORGAZM BOZUKLUĞU

Hiç orgazm olamama veya orgazma zor/nadiren ulaşma şeklinde görülen bir problemdir. Başta vajinismus olmak üzere çeşitli tıbbi ve psikolojik nedenleri vardır. Kimi kadınlar vajinal yolla orgazm olamasa da klitorisin uyarılması sonucu orgazma ulaşabilirler. Bu durum bir orgazm bozukluğu değildir. Kadının orgazma ulaşabilmesinde yeterli uyarılma ve ön sevişime ile cinsel aktivitenin süresi önem taşır. Kimi zaman kadında organik veya psikolojik bir sorun olmadığı halde partnerin erken boşalma gibi cinsel sorunları nedeniyle de ilişki orgazmla sonuçlanmayabilir.

KADINLARDA CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞU GÖRÜLME SIKLIĞI

Cinsel işlevler ve işlev bozuklukları konusundaki çalışmalar, geçmişte ağırlıklı olarak erkekler hakkında yapılmıştır. Fakat son yıllarda kadının cinsel aktivitedeki rolü, cinsel aktivite sırasında kadınlarda meydana gelen fizyolojik değişiklikler ve işlev bozuklukları konusunda yoğun olarak araştırmalar başlamıştır. Geniş gruplarla yapılan çalışmalarda, kadınların yoğun bir şekilde cinsel işlev bozukluğu yaşadıkları saptanmıştır. Örneğin; Amerika'da cinsel işlev bozukluğu erkeklerde % 31 iken kadınlarda % 43 oranında bulunmuştur. Bu % 43'lük oranın yaklaşık 40 milyon kadını kapsadığı ve bu grubun yüzde 10' dan az bir kısmının tedavi için başvurduğu belirlenmiştir. Türkiye'de henüz bu boyutta bir çalışma yapılmamış olmakla birlikte, diyabetik hastalarda yapılan bir çalışmada % 77 oranında cinsel istek bozukluğu, % 49 oranında orgazm bozukluğu olduğu görülmüştür.

KADINLARDA CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞUNUN SEBEPLERİ

Cinsel işlev bozukluğu çeşitli organik ve psikolojik nedenlerle oluşabilir. Kadının cinsel aktivitedeki rolü ve kadındaki cinsel işlev bozukluğu, yıllarca erkekteki kadar yoğun biçimde araştırılmamış ve sorunun sadece psikolojik kaynaklı olduğuna inanılmıştır. Fakat son yıllarda yapılan araştırmalar, problemin organik boyutunun da büyüklüğünü gözler önüne sermiştir.

ORGANİK NEDENLER

Sistematik hastalıklar ve vasküler (damarsal) nedenler. Diabet (Şeker hastalığı), kalp hastalığı, hipertansiyon, yüksek kolesterol düzeyleri gibi çeşitli sistemik problemler, ateroskleroz (damar sertliği) gibi damar yapısına ait sorunlar ve sigara alışkanlığı gibi nedenlerle cinsel organlara kan akımı bozulabilir. Normal cinsel uyarının olabilmesi için cinsel organların damar bütünlüğü tam olmalıdır. Damar sertliği olan kadınlar üzerinde yapılan çalışmalarda klitoris ve vajinadaki azalmış kan dolaşımının cinsel uyarılmada bozulmaya yol açtığı ve bu hastalarda gecikmiş vajinal genişleme, azalmış vajinal kayganlık, ağrılı veya rahatsız edici cinsel ilişki, azalmış vajinal duyarlılık ve azalmış klitoral orgazm tespit edilmiştir. Damar sertliği dışında pelvik damar yatağının (leğen kemiği içindeki damar yapısı) kunt perineal travma (cinsel organların olduğu bölgeye kesici olmayan darbe) veya pelvis (leğen kemiği) kırıkları ile yaralanması, klitoral ve vajinal kan akımının azalmasına neden olabilmektedir.Üremi, böbrek yetmezliği ve diyalizin cinsel işlev bozukluğuna neden olabildiği görülmüştür. Diyabet, gerek cinsel organlardaki damar yapısı ve kan dolaşımı, gerek sinirlerde meydana getirdiği sorunlar nedeniyle cinsel işlev bozukluğuna yol açmaktadır. İstanbul Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı tarafından, şeker hastalığı bulunan 75 kadına cinsel işlev sorgulaması yapılmış ve elde edilen veriler, herhangi bir hastalığı olmayan normal cinsel aktiviteye sahip 30 kadınla karşılaştırılmıştır. Sonuçlarda diyabetik kadınlarda cinsel işlevin normal kadınlara göre belirli derecede bozulduğu, başta cinsel arzuda azalma olmak üzere klitoral duyarlılıkta azalma, orgazm güçlüğü, vajinal rahatsızlık hissi ve vajinal kuruluk gibi sorunları yüksek oranlarda yaşadıkları belirlenmiştir. Bireyin enerjisini ve öz bakım gücünü azaltan kronik hastalıklar ve yaşamında değişikliğe yol açan ağır sağlık sorunları da cinsel işlev bozukluğuna neden olabilmektedir.

NÖROLOJİK NEDENLER

Nörolojik hastalıklar veya çeşitli nedenlerle, diyabet, travma, cerrahi girişim gibi sinir zedelenmeleri sonucunda beyinden cinsel organlara giden mesaj engellenir. Omurilik yaralanmaları, epilepsi (sara), multiplskleroz, serebrovasküler (beyin damarlarına ait) hastalıklar, Alzheimer ve Parkinson hastalığı, sinir sistemine ait enfeksiyonlar nedeniyle cinsel işlev bozukluğu oluşabilir. Histerektomi (rahmin alınması) üreme organlarına ait cerrahi girişimler ile mesane ve bağırsağa yönelik operasyonlar sırasında oluşabilen sinir zedelenmeleri de cinsel işlev bozukluğuna yol açabilmektedir.

HORMONAL NEDENLER

Üreme organlarının gelişmesini ve cinsel aktivitenin çeşitli aşamalarının gerçekleşmesini sağlayan hormonların, kandaki düzeyleri azaldığında cinsel işlev bozukluğuna rastlanabilir. Özellikle oferektomi (yumurtalıkların alınması) sonrasında kadınlar bu problemi yoğun olarak yaşamaktadırlar. CERRAHİ GİRİŞİMLER Üreme organlarına ait çeşitli cerrahi girişimler sinir zedelenmesine yol açabilmenin yanı sıra, hormonal dengeyi bozabilmekte ve vücutta meydana getirdiği değişiklikler nedeniyle de cinsel işlev bozukluğuna sebep olabilmektedir. Özellikle mastektomi (memenin alınması) veya mesane ve bağırsağa yönelik operasyonlarda açılan ostomiler (mesane veya bağırsağın karın bölgesinde oluşturulan bir açıklıktan boşalması) nedeniyle, kadının bedenini algılayışı bozulabilmekte ve cinsel yaşamı da bundan etkilenmektedir.

TEDAVİ VE İLAÇLAR

Çeşitli tedavi yöntemleri, bazı ilaçlar ve madde kullanım alışkanlıkları cinsel yaşamı çeşitli yönlerden etkiler. Kalp hastalıkları, hipertansiyon, depresyon, hormonal problemler, kanser ve mide şikayetlerinin tedavisinde kullanılan kimi ilaçlarla bazı idrar söktürücüler cinsel işlevlerinin bozulmasına yol açabilmektedir. İlacın dozu tedaviyi aksatmayacak biçimde azaltılabilir, daha az yan etkisi olan bir ilaçla değiştirilebilir veya bunların mümkün olmadığı hallerde cinsel işlevleri düzenleyici yöntemler tedaviye eklenebilir.

İLERİ YAŞ

Yaş arttıkça klitoris ve vajinadaki düz / bağ doku oranı, bağ doku lehine artar. Bunun sonucunda klitoristeki sertleşme ve vajinadaki genişleme yeteneği bozulur.

MENOPOZ

Menopozla birlikte azalan östrojen ve androjen hormonlarına bağlı olarak, vajinanın boyutlarında küçülme ve ıslaklığında azalma sonucu cinsel ilişki sırasında ağrı oluşumu ve sekse olan ilgi azalma gözlenir.

PSİKOLOJİK NEDENLER?

Çocukluk çağı yetiştirilme tarzı ve bu dönemde kazanılan çeşitli yaşam deneyimleri, alışkanlık ve takıntılar bireyin hayatının sonraki aşamalarını da etkiler. Bozuk aile ilişkileri içinde, yanlış yetersiz cinsel bilgilerle büyüyen yada çocuklukta cinsel travma yaşayan bireylerde, cinsel işlev bozukluğuna yatkınlık oluşur. Hayatın ileri evrelerinde yaşanan cinsel başarısızlıklar, depresyon, aldatılma, hamilelik ve doğum sonrası ruhsal problemler, organik hastalıklara tepki, yaşlanma, partnerdeki cinsel problemler ve cinsel şiddete maruz kalma gibi nedenlerle cinsel işlev bozukluğu başlar. Çiftler arasındaki çekiciliğin kaybolması, ilişkinin bozulması, kendine güvensizlik, cinsellikten ve başarısızlıktan korkma, cinsellik hakkında kalıplaşmış yanlış düşünceler, yetersiz ön sevişme ve psikiyatrik rahatsızlıklar sorunun çözülmesini zorlaştırır. Özellikle sonradan edinilmiş orgazm bozukluklarında, organik nedenlere psikolojik kökenli sorunlar da eşlik edebilir. Çeşitli psikolojik faktörler arasında partnere karşı ilgi kaybı veya partner tarafından reddedilme korkusu, vajinaya zarar gelebileceği endişesi ve suçluluk duygusu ön plana çıkmakladır.

CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞUNUN BELİRTİLERİ

Cinsel işlev bozukluğu yaşayan kadınlarda en sık görülen şikayetler şunlardır.

  1. Cinsel isteğin ve sekse duyulan ilginin çok az olması ya da hiç olmaması,
  2. Cinsel aktivite sırasında uyarılmanın gerçekleşmemesi,
  3. Cinsel aktivite sırasında vajina içerisindeki kayganlığın çok az olması ya da hiç olmaması,
  4. Cinsel organlarda hissizlik,
  5. Zor veya hiç orgazm olamama,
  6. Cinsel aktivite sırasında ağrı ve rahatsızlık olmasıdır.

CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞU OLUP OLMADIĞI NASIL ANLAŞILIR?

Cinsel işlev bozukluğu, ancak yapılan muayene ve testlerle teşhis edilebilir. Bu yüzden, bu alanda uzmanlaşmış sağlık ekibine başvurarak problemi anlatmak ve tedavi arayışına girmek en doğrusudur. Teşhis ve tedaviyi etkilememek için sorun açıkça anlatılmalı ve hiçbir bilgi saklanmamalıdır. Hastadan edinilen bilgiler ve fizik muayene ile teşhis konabilse de, bazı testler yapılması gerekebilir.

İLK AŞAMADA YAPILAN TEMEL TEST VE TETKİKLER

Cinsel işlev bozukluğu şikayeti ile başvuran hastaya tam fizik muayene ve psikososyal değerlendirme yapıldıktan sonra, uluslararası ortak kullanılan şikayetlere yönelik cinsel işlev sorgulaması ve sonraki aşamada tanı amaçlı çalışmalar yapılır. İdrar ve tam kan tahlili (kan şekeri, kreatinin, kolestrol, trigliserid, karaciğer enzimleri gibi), hormon düzeyleri ( FSH. LH, Östradiol, Testosteron gibi) başvurulan ilk tetkiklerdir.

SONRAKİ AŞAMADA YAPILAN TETKİKLER

  1. Doppler Ultrasonografi: Ses dalgalarını içeren bu yöntem yardımıyla cinsel organlardaki kan damarlarının haritası çıkarılır ve bu bölgedeki belli noktalardan kan akım hızı ölçülür. Özellikle damarsal nedenlere bağlı cinsel işlev bozukluğunun tanısında kullanılır.
  2. Bioteziometre: Klitoris gibi cinsel noktalara ve cinsel bölge dışındaki bazı noktalara uyarı verilerek duysal tepkiler incelenir. Cinsel organlardaki sinirsel uyarı düzeyini değerlendirmede kullanılır.
  3. Vajinal pH ölçümü: pH metre denilen özel göstergeler yardımıyla vajina sıvısı içindeki asit düzeyi saptanır.
  4. Vajinal kompliyans ölçümü: Vajina volümü (hacmi) ile duvar direnci arasındaki ilişki değerlendirilir.
  5. Vajinal ısı ölçümü: Kan akımı ile artan ısı kan akımının dolaylı bir göstergesi olarak kabul edilir.

NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Sebebe ve hastanın genel durumuna göre belirlenen ilaç veya vakum gibi cihazlı terapilerden, psikoterapiye kadar uzanan bir tedavi yelpazesi vardır. Yeni tedavi yöntemleri üzerinde çalışmalar sürmektedir.

HORMON VE İLAÇ TEDAVİSİ

Eksilen östrojeni (dişilik hormonu) dışarıdan tamamlama tedavisidir. Özellikle menopoza girmiş kadınlarda, bu tedavi ile vajinal kan dolaşımı ve buna bağlı olarak vajinal ıslaklık artar. Böylece ilişki esnasında oluşan ağrı ve yanma hissi azalır. Ayrıca bu tedavinin klitoral duyarlılığı sağlayıp cinsel arzuyu arttırdığı düşünülmektedir. Vajina içine direkt uygulanan östrojen içerikli krem ve jeller de vardır.

  • Testosteron: Menopozda östrojen replasman tedavisiyle birlikte ve özellikle testosteron seviyesi düşük kadınlarda kullanılabilir. Klitoral duyarlılığı, vajinal ıslaklığı, sekse olan ilgiyi ve uyarılmayı arttırır. Karın bölgesine yapıştırılan bant formları vardır.
  • Prostoglandin El: Damar genişletici etkisi ile klitoris ve vajinada kan dolaşımını arttıracağı düşünülmekte ve krem formuna yönelik klinik çalışmalar sürmektedir. Alprostadil Prostoglandin El 'in bir başka biçimidir. Klitoral kan dolaşımını, vajinal ıslaklığı ve uyarılmayı arttıran krem formları üzerinde klinik çalışmalar sürmektedir.
  • Fentolamin: Direkt yada alfa adrenerjik blokaj yoluyla düz kas gevşemesini sağladığı ve buna bağlı olarak klitoral sertleşme, vajinal genişleme ve ıslaklığı arttırdığı düşünülmektedir.
  • Apomorfin: Erkekte merkezi sinir sisteminde ( hipotalamusun sup-raoptik bölgesindeki çekirdekte) etki göstererek ereksiyonu sağladığı bilinmektedir. Kadında cinsel organların seksüel cevabını düzenleyici olarak etki gösterdiği düşünülmektedir. Ancak henüz klinik kullanımı başlamamıştır.
  • Sildenafil, Vardenafil, Tadalafil: Erkek cinsel işlevleri üzerindeki etkisi fark edildikten sonra, bu alanda oldukça popüler olan sildenafil halen yoğun olarak kullanılmaktadır.

Sildenajil etkisini Tip 5 Fosfodiesteraz denen bir enzimin etkisini engelleyerek gösterir. Bunun sonucunda tıpkı peniste yaptığı gibi vajina düz kasında gevşetici etki yapar damarlarda genişlemeye yol açarak cinsel organdaki kan dolaşımını arttırır. Böylece cinsel yanıt ve orgazma ulaşmayı kolaylaştırır. Yakın zamana dek, sadece erkeklerdeki, cinsel aktiviteye etkisiyle gündemde olan Sildenafıl' in, kadınlarda da benzer mekanizmalarla etkili olduğu saptanmıştır. Eldeki araştırma sonuçlarına bakıldığında hastaların cinsel organlarındaki his kaybı, orgazma ulaşmada zorluk, vajinal ıslaklıkta azalma veya hiç ıslanmama, seksüel isteğin azlığı/yokluğu, cinsel aktivite sırasında ağrı ve rahatsızlık gibi sorunlarında düzelme sağlandığı görülmektedir. İlaç alımını takip eden 24 saat içinde tansiyonda düşme, baş ağrısı, ateş, basması, mide bağırsak problemleri ve görme bozuklukları gibi geçici yan etkiler görülebilir. Nitrat içeren ilaçları kullanan hastalar Sildenafil almamalı ve tedaviye başlamada önce mutlaka doktor kontrolünden geçmelidir. KLİTORAL VAKUM CİHAZI Cinsel organlardaki kan dolaşımının yetersizliğine bağlı cinsel işlev bozukluğunu tedavi etmek amacıyla tasarlanan klitoral vakum cihazı, klitoristeki kan dolaşımını ve düz kas oranını arttırmada yarar sağlar. Vücuda girmeden klitoriste yumuşak bir vakum etkisi oluşturur ve duyarlılığı, vajinal ıslaklığı orgazmı yani genel anlamda doyumu arttırır.

 Cihaz kullanım sırasında klitorisin üzerine yerleştirilen huni şeklinde, tek kullanımlık, küçük, yumuşak bir plastik vakum başlığı ile avuç büyüklüğünde ve pille çalışan bir vakumdan oluşur. Çalıştırıldığında vakum pompası, kanı klitoris içine çeker ve burada kan dolaşımını arttırarak cinsel uyarılmaya yardımcı olur. Cinsel işlev bozukluğu olan kadınlarda cihazın kullanımı sonrasında seksüel duyarlılıkta % 100' e, doyumda % 80' e ve vajinal ıslaklıkta % 73' e varan artış bildirilmiştir.

TRANSKUTANÖZ SİNİR UYARISI (TENS)

Uyarılma ve orgazm sorunu olan kadınlarda kullanılmakladır. 10x8 cm boyutlarında 2 adet elektrodu olan taşınabilir pille çalışan bir alettir. (-) elektrot ayak bileğinin iç tarafına, (+) elektrot diğerinin 15 cm yukarısına yapıştırılarak 10 Hz hızında, 30 m A şiddetinde her gün 1 saat uygulanır. Hasta günün herhangi bir saatinde uygulayabilir. TENS, genital organlara giden sinirleri dolaylı yoldan uyararak ve omurilikteki genital organlara giden sinirlerin refleks mekanizmalarını düzenleyerek etkisini göstermektedir. Bu etki ile vajinal ıslanmada artış, vajina ve klitoriste (bızır) genişleme meydana gelir. Bu sayede uyarılma, ıslanmada ve orgazm şiddetinde artış olur. TENS' nın herhangi bir yan etkisi saptanmamıştır.

PSİKOLOJİK DANIŞMA

Cinsel işlev bozukluğu yaşayan hastalarda ve yanı sıra partnerlerinde çeşitli psiko-sosyal sorunlar da görülebilir. Bu psiko-sosyal sorunlar cinsel işlev bozukluğunda kimi zaman sebep, kimi zaman da sonuç olarak karşımıza çıkar.Cinsel yaşamdaki aksaklıklar çiftler arasında sürtüşmelere ve ilişkilerin bozulmasına yol açabilir. Cinsel işlev bozulduğuyla başvuran çiftlerde psikolojik ve sosyal sorgulama sonucunda psikoterapi ve cinsel terapi uygulanması gerekebilir. Psikolojik danışıma ve terapi desteği, problemin tanımlanması ve çözümünde yardımcı olmasının yanı sıra hastaya ve partnere sorunla baş edebilmede katkı sağlanması açısından çok önemlidir.

SONUÇ

Cinsel aktiviteyi başlatma, sürdürme ve doyumla sonlandırmaya engel olan her türlü sorunda mutlaka çekinmeden bu konuda uzmanlaşmış sağlık ekibine başvurulmalı, doğru ve ayrıntılı bilgi alınarak gerekirse tedaviye başlanmalıdır. Cinsel işlev bozukluğunun sebep ve tedavisine yönelik araştırmalar hızla sürmekte, eldeki bilgi ve yöntemlere yenileri eklenmelidir. Cinselliğin çiftlerin güç ve enerji harcayarak birlikte oluşturdukları bir aktivite olduğu ve bunun getirdiği doyumu yaşamanın da her iki tarafın eşit ölçüde hakkı olduğu unutulmamalıdır. *Türk Androloji Derneği sitesinden alınmıştır.